İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener, Yeniçağ TV’de Selcan Taşçı’nın sorularını yanıtladı ve gündemdeki hususları kıymetlendirdi.
“Cumhurbaşkanı adayı değilim. Başbakanlığa adayım” açıklamasını hatırlatan Akşener, “Bunun için partimin birinci partisi olması gerekiyor. Pazarlık mevzusuyla değil. Oturacağım yer Çankaya Köşkü” dedi.
‘YAVAŞ ADAYLIĞINDA YARARIMIZ DOKUNDU, İMAMOĞLU’NUN ADAYLIĞI KILIÇDAROĞLU’NUN TERCİHİ’
2018 seçimlerinde Millet İttifakı’nın 4 partiyle kurulduğu ve 3 başka cumhurbaşkanı adayı çıktığını anımsatan Akşener, şunları söyledi:
“Bunun üzerine 31 Mart’a giderken biz CHP’ye GÜZEL Parti olarak bir teklif götürdük. Dedik ki, 31 Mart seçimlerine birlikte ittifak yapalım gidelim. 1 ay kadar düşünüp taşındılar ve seçime birlikte gittik. Artık bu birlikte gitmenin sonucunda Millet İttifakı ikili hale döndü. Demokrat Parti de Saadet Partisi de çabucak hemen her yerde aday gösterdi. Biz de paylaştık. Burada UYGUN Parti’nin ve benim amacımız İstanbul ve Ankara idi. Mansur Yavaş’ın Ankara’daki adaylığında bizim yararımız dokundu. İstanbul’daki adayın tercihinde Kılıçdaroğlu’nundur. Onun ferasetidir. Sonuç itibariyle Sayın İmamoğlu seçildi. Orada hakikaten iki partinin Millet İttifakı’nı devam ettirmiş olması büyük bir sinerji yarattı ve Türkiye’deki seçim sonuçlarını biliyorsunuz.”
‘DİĞER PARTİLERİN İTTİFAKTA YER ALIP ALMAYACAĞI FARKLI BİR KONU’
“Altılı masayı yan yana getiren Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu, bu 6 önderin bulunduğu masadan bir cumhurbaşkanı adayı çıkmasını istedi” diyen Akşener, “Bizlerle yaptığı konuşmalar ve kamuoyuna verdiği bildiri oydu. Artık altılı masanın içinde biz iki parti olarak Millet İttifakı’yız. Başka arkadaşların bu ittifakta yer alıp almayacağı farklı bir husus. Lakin temel olan güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için el sıkıştık 28 Şubat’ta bunu açıkladık. Orada bir birlikteliğimiz var” tabirlerini kullandı.
6 partinin toplantılarında aday konusunun görüşülmediğini belirten Akşener, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu masadan çıkan adayın vasıflarına dair ilan ettiği vasıflar var sıfatlar var; ben onların her fırsatta hakikat olduğunu söyledim. Ve kazanacak bir adayla, benim eklediğim şey o, çok başından beri, kazanacak bir adayla yola çıkmamız gerekliliği. Hala burada duruyoruz. Onun için Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı hakkında söylediği ‘Bu masada oturan genel liderler bu türlü bir şeyi bana teklif ederlerse hazırım onur duyarım’ demesi çok hürmet bedel. Fakat bu noktada hiçbir şey konuşulmadı” dedi.
‘O MASADA EN AZ KONUŞAN KİŞİ BENİM’
6 parti başkanı ortasında eli en rahat başkanın kendisi olduğunu söyleyen Akşener, “O masada her toplantıdan sonra en az konuşan kişi benim. Ne ise o. Durumu rahat olan da benim, o masanın muvaffakiyete ulaşmasını isteyen de benim. Tek adayla seçime gidilmesini sağlayabilmek için 2021 Eylül ortasıydı sanırım Halk TV’den ‘Ben aday maday değilim’ diyen de bendim” biçiminde konuştu.
Akşener’in açıklamalarından başlıklar şu halde:
MUHALİF SEÇMENİ, RUHSAL OLARAK 31 MART’TA AYAĞA KALDIRDIK: Bir deneyimim var benim, aday olduk biz daima birlikte ve muhalif seçmen çok heyecanlandı. O seçmen hayal ettiği birinci tıpta geçeriz hayali gerçekleşmeyince yerle bir oldu ruhsal olarak. Biz o seçmeni 31 Mart’ta ayağa kaldırdık bir muvaffakiyet hikayesi yazarak, iki siyasi parti olarak. O seçmenin talepleri var, hayali var, heyecanı var. Artık o seçmenin içine AKP’den dizhar olmuş çeşitli nedenlerle çok mutsuz, buradan artık bir şey olmaz diyen. Seçmenin de bir kısmı arafta duruyor bir kısmı da bu altılı masanın mensubu olan siyasi partilere dağılıyor. Yani seçmen de AKP’den kopan seçmen de geliyor. Münasebetiyle bir heyecan var olağan.
MESELE ERDOĞAN DEĞİL UCUBE SİSTEM: Bizim ise aslında tartıştırmaya uğraş ettiğimiz şey bu ucube sistem. Tekrar söylüyorum 13. Cumhurbaşkanı altılı masanın ya da daima birlikte Millet İttifakı olursak ittifakın aday gösterdiği o kişi olacak. Lakin bu iş onla bitmiyor. Biz behemehal parlamenter sisteme geçmek zorundayız. Zira bugünkü sorun Sayın Erdoğan değil, şahıslardan bağımsız. Bu bir ucube sistemdir. Bir kişinin iki dudağı ortasında onun dediği kelamların yazıldığı KHK ile her şeye karar verilen bir sistemin devamı bu ülke için gerçek değil. Z nesli denilen bu kuşak gençliğin Türkiye’ye dair iş, istihdam hayallerine yönelik hiçbir umudun kalmadığı Türkiye’de yalnızca Cumhurbaşkanı kim olacak üzerine tartışılması, bu ucube sistemin tartışılmamasını seçmene haksızlık olarak görüyorum.
GÜRSEL TEKİN’İN PARTİSİNİN GÖRÜŞLERİNİ İLETİYORDUR: (CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in “İktidar olursanız HDP’ye bakanlık verecek misiniz?” sorusuna, “Elbette HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir” cevabı.) Sayın Gürsel Tekin çok deneyimli kilit taşlarından birisidir. Bu türlü bir cümle kurduğuna nazaran, kanaat belirttiğine nazaran partisinin görüşlerini iletiyor demektir. Artık biz o masada GÜZEL Parti olarak hiçbir partinin öbür siyasi partilerle nasıl ilgiler kuracağına dair nasıl münasebetler kuracağına dair dayatmaya girmedik. Bağ de demeyelim bağlantı diyelim, rastgele bir dayatmada bulunmadık. Bu alakalara hürmet duyduk. Bizim de öbür siyasi partilerle olan iletişimize herkes hürmet duymak zorunda.
BİZİ HDP İLE TERBİYE ETMEYE ÇALIŞIYORLAR: Bakın Türkiye’de uzunca bir vakittir bizi Cumhur İttifakı bileşenleri ve o onların taraftarı HDP ile terbiye etmeye çalışıyor. Bu kelimeyi özel olarak seçtim. Bu ortada da kendini HDP’nin de üzerinde işveren üzere gören, muhalif ekibin içinde onlar da bizi HDP ile terbiye etmeye çalışıyor. Onlar HDP’nin üstünde etkileyici hal üzere. Bütün bunların içinde çok üzüldüğümüz bir şey oluyor; sonuçta bu terbiye etme metodunun Kürtlere dair bir sövgüye döndüğünü gördük. Ben gittiğim her yerde birey olarak terbiye edilmeye, ona yönelik organize edilmiş beşerlerle karşılaştığımda söylediğim bir şey var. Ne yaparsanız yapın ben Kürtlere sövmeyeceğim, onları incitmeyeceğim.
İKİ TUTUM DA ÇOK İNCİTİCİ: Diğer taraf ise o denli enteresan bir şey ki, Kürtleri bir çuvala doldurup, ‘Bunların hepsi Türk biliyor musunuz?’ Bir çuvala doldurup ‘Onlar maraba bu arkadaşlar da sahibiymiş’ üzere. Biz bunu da reddediyoruz, her ikisi de çok incitici. Benim ısrarla üzerinde durduğum şey şu, PKK silahlı ayrılıkçı bir terör örgütüdür ancak o terör örgütüyle bu cumhuriyetin her türlü yasal gücü gayret ederken o legal gücün içinde orada yaşayan Kürt aileler de gayret etmemiş olsaydı biz neyi konuşmuş olacaktık. Biz dün vilayet liderlerimize bir toplantı yaptık. Güneydoğu Anadolu vilayet liderlerimizde biri çıktı dedi ki “Benim ailemden 5 şehit var hiç bunlar konuşulmuyor”. Tekrar yıllar önce meşhur açılımlar saçılımlar yapılırken Güneydoğu’dan bir büyük ailenin başı aramıştı beni, bunu televizyonlardan söyledim o vakit. Dedi ki, “Meral kardeşim geldin konutumda kaldın PKK’ya karşı uğraş ettik. Bugün Sayın Erdoğan’ın beyanatından sonra bana torunlarım yeğenlerim diyor ki biz Kürtlere ihanet mi ettik?” Bunu da bir yere koymak lazım.
HER EYLÜL AYINDA BİZE BİR LİNÇ ŞENLİĞİ BAŞLAR: Şimdi bir de şöyle bir şey var, Sayın Gürsel Tekin’in konuşmasından sonraki faslı çok dikkatli takip ettim. Her eylül ayında bize bir linç şenliği başlar, ÂLÂ Parti’ye bir linç şenliği. Bu linç şenliği başladı. Bunun içinde muhafık tayfa da var muhalif tayfa da var. Biz buna alışkınız lakin şunu net bir biçimde söyleyeyim. O masada bulunan her bir siyasi partinin öbür partilerle olan irtibatına biz nasıl hürmet duyuyorsak bizim de diğer partilere olan tavrımıza, bağlantı biçimimize duruşumuza hürmet duymak herkesin mecburiyetidir. Hürmet sözünden bahsediyorum.
HDP’YE DAİR GÖRÜŞÜMÜZ MUHAKKAK: Bizim HDP’ye dair ise görüşümüz çok muhakkaktır, tekraren söylendi. Bunları habire tekrarlamanın da bir nevi zafiyet haline geldiğine düşünüyorum. Hasebiyle bizim tavrımız açık net, tekrar söylüyorum Kürtleri incitmemek üzerine bir tavırdır. Kimse Kürt’ün, Kürtlerin hamisi de değil sahibi de değil. Biz bir tek şeye inanıyoruz, o nüfus cüzdanına. O nüfus cüzdanına sahip her bir vatandaş etnik aidiyetin bağımsız, dini aidiyetinden bağımsız bu ülkenin birinci sınıf birinci derecede onurlu vatandaşımızdır. Bizim bütün anayasalarımız kümelerle değil bireylerle el sıkışmıştır. Toplumsal mukavelemiz birey üzerindedir. Münasebetiyle bunun gerisinde durmaya devam edeceğiz. Makulün ardında durmaya devam edeceğiz.
İYİ PARTİ TÜRKİYE’NİN KİLİT TAŞI DURUMUNDA: Şu netlikte söyleyeyim biz Türkiye’de x,y,z partilerinin anahtar olduğunu argüman eden bir lisan var, bir sistem var. Artık bu ucube sistem Türkiye’yi nereye getirdi, bu ucube sistemin failleri kimlerdir? Onun unutturulduğu bir süreç bu. Bu ucube sistemin faillerinden biri Sayın Erdoğan’dır birisi Sayın Bahçeli’dir. Bu ucube sistem Türkiye’ye uygun bir sistem değildir, birincisi bu. İkincisi daima olarak etnik aidiyet üzerine yapılan tariflerle konuşuluyor. Doğal olarak rencide eden bir durum. Artık Kürtlerin rencide edilmemesi, incitilmemesi üzerinde dururken, bu ortada da 10 seçmenin 2’si Kürt 8’i Türk, Türkler hiç konuşulmuyor? Türkler kime oy verecek? Bunu son derece yanlış, Türkiye’yi ruhen bölen bir davranış biçimi olduğunu düşünüyorum. Artık malum çevrelerin ümit bağladığı sistemleri, anahtarları GÜZEL Parti ortadan kaldırdı. UYGUN Parti bugün Türkiye’nin kilit taşı durumundadır.
OYU EN NİZAMLI ARTAN PARTİ BİZİZ: Dolayısıyla bu seçmenimiz tarafından, milletimiz tarafından anlaşıldı ve en daima en tertipli oyu artan siyasi parti biziz. Yani yeni kurulmuşuz, paldır küldür seçime girmişiz yüzde 9,97 yani yüzde 10 civarında oy almışız küme kurmuşuz. Beş yıllık siyasi parti olarak kimine nazaran -araştırmacıların tümü için konuşuyorum- yüzde 21 kimine nazaran yüzde 20 kimine nazaran yüzde 18,5-19 üzere bulunan, vay niçin o denli biliyorsunuz şudur şudur demiyorum, her birinde yükselen ivmesi olan bir siyasi parti biziz. Bu kadar yeni olmamıza karşın bu türlü bir ivme kazandık. O da anahtar olma durumunun kimilerini çok zevk alarak, keyif alarak ve Türkiye’yi bu türlü ayrıştıracak lisanın oluşmasına sebep olan o anahtar olma rolünü ortadan kaldırıyor. Bu, bu yılki şenliğin çok daha sert olmasına sebep oldu.
GEREKİRSE GERİ KABUL MUAHEDESİNİ FESHEDERİZ: Sığınmacıları 3 yılda göndereceğiz diyoruz. Çok ayrıntı vermiyorum, bu hususta çok önemli çalışıldı. En uzun müddettir çalışan biziz. 2019’da da bir çalıştay yapmıştık; bugün yapılan sunumda kamuoyuyla paylaştık. Bunu artık milletimize mal etmeye çalışacağız. Bu bir kelam. Gerekirse geri kabul muahedesini da feshederiz. Türkiye bakın ne halde. Süratlice ona değineyim. Bu göç problemi, sığınması sorunu, sistemsiz göç problemi bunların hepsi Türkiye’nin canına okuyan, geleceğine yönelik bir atom bombası. Şu anda kendi içinde, içimizde yaşanan sıkıntılardan ötürü öfke dolu insanlarımız bu işin sorumlularını unutup; Sayın Erdoğan ve AKP iktidarını unutup Suriyelisiymiş, Afganıymış onların üzerine fiziki olarak yönlenmesini çok yanlışsız bulmadığımı buradan söz etmek isterim. Gençlerimiz, milletimizin öfkesini yöneltecekleri yer sandıkta Sayın Erdoğan ve bu iktidarı göndermek olmaktadır. O yüzden bu netlikte göndereceğiz kardeşim diyoruz.
İKTİDAR PARALIYI SEVİYOR, ONLARLA AHBAP: Bu ülkede hangi sistemin içinde olursa olsun garipler yanar, parası olmayan yoksullar yanar. Münasebetiyle aslında varlıklı olanlar, muhteşem güçlü olanlar kaçtı; orta karar zenginler FETÖ borsalarıyla aldılar fakat bir de garibanlar var. Esasen o FETÖ borsasından beraat etmişler onu olmuşlar, onların bizle alakası yok onların tenezzülü yok. İktidar esasen paralıyı seviyor, onlarla ahbap. Onların esasen talebi yok.
AÇ AÇIKTA BIRAKMAYIZ: Bir de garibanlar var, sahiden garibanlar. O bugünün yargısında hakikatten parası pulu olmamış, uğraş etmiş kanıtını sunmuş, beraat almış takipsizlik almış hatta o denli var ki hakkında hiç soruşturma açılmamış olan var. Bizim bu insanlara ait bakışımız şu: Özlük haklarının iadesi. Benim dediğim hop oraya koyun değil, özlük haklarının iadesi; iş bulma imkânlarının sağlanması, vaktinde beraat almış o maaşının öbür bir yerde görevlendirilerek alması manasında söylüyorum. Aç açıkta bırakamayız. Sokakta gezerken çok farklı şeyler görüyorsunuz. Bütün anneler geliyor diyor ki benim çocuğum hatasız şu kadar yaratıyor. Ona diyecek bir şeyimiz yok. Lakin elinde kâğıdıyla geliyor, ben beraat ettim işte dokümanı, ayağında ayakkabı ona nazaran, üstündeki tişört ona nazaran. O para bulup da parayla alması mümkün değil. Bunu dâhil etmek mümkün. Özlük haklarında dediğim o, maaş sıkıntısı.
TELEFON SORAN DAYILAR BUNU DUYSUN: Ben artık tek tek mesken geziyorum. Sorun yeniden bir konut, kusursuz bir kız 14 yaşında sarıldı bana anane kokuyorsun dedi. Dedim ki ya kızım benden bir şey iste sen, anane dedin ya, bir şey iste. Bunu telefon soran dayılar var ya onlar duysun. Dedi ki “Ya Meral teyze ben hiç tatil yapmadım. Arkadaşlar konuşuyor okulda, tatil nasıl bir şey?” Artık diyecektir o dayılar evvel buzdolabını doldursun; fakat ya 14 yaşında bir kız çocuğu arkadaşlarının konuştuğu, o bilgiye ulaşmanın kolaylığı, o reklamların yükü. Artık bu türlü bir Türkiye’yle karşı karşıyayız. O kadar açılmış ki sistem. Bu ortada birileri beş maaş on maaş on beş maaş alıyor. O yetmiyor 180 milyon dolarlar, efendim 70 milyon TL’ler uçuşuyor kardeşim. Artık bu türlü bir durumda ekmek bulamazsan pasta ye modelindeyiz.
SARAY PARALEL BİR CİHANDIR: Zaten saray bir paralel cihandır, yıllardır bunu söylüyoruz. Bu yaşandı. Vatandaş bunun farkında. Vatandaş bakın çeşitli nedenlerle konuşamıyordur. Onu da suçlamıyorum. Siyasetçi konuşacak, siyasetçi vatandaşının karşısında yanında yöresinde duracak. Vatandaştan o denli bir talebim de yok. Yalnızca milletimiz gidecek oyunu kullanacak; göreceksiniz neler oluyor.
GARİBANLAR DAHA FAZLA KEMER SIKTI: Seçmen çok ağır travmaların üzerinden 2002’de Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını iş başına getirdi. Bir 28 Şubat yaşandı. O denli yahut bu türlü pek çok insan acı çekti, şahit olduğum için söylüyorum. Beşerler tercih ettikleri hayattan ötürü en basitiyle aşağılandılar. Sonraki periyotta bu Türkiye’de daima bir rövanş problemi oluyor. O bitti, bu sefer öteki şeyler geldi. Bu arkadaşlar iş başına geldi. Bu arkadaşların iş başına gelişiyle birlikte aslında Kemal Derviş periyodundan kaynaklanan güzelleşmeler başladı. Kemer sıkmalar, hepimiz sıktık kemerleri. Hele garibanlar daha fazla kemer sıktı. Kemal Derviş’in de en büyük özelliği o oldu. Sonuç itibariyle bu arkadaşlar iş başına geldiğinde güzelleşmeye yönelik bir atmosfer oluşmuştu. Demin söyledim, bundan 5 sene önce 2 bin 500 TL alan bir taban ücretlinin, ortalama civarda bir hayat yaşaması mümkünken bugün kira varan 5 bin 550 alan tek bir minimum fiyatlı kişinin konutunu kiraysa geçindirmesi mümkün değil.
ÇEKYAT DIŞINDA EŞYASI OLMAYAN MESKENLER GÖRDÜM: İyileşmenin getirdiği, o günlerin getirdiği alan bitti; deniz bitti. Çok acı çekiliyor, 3.5 yaşındaki çocuğun astım olmuş yalnızca küften. Düzgün bir meskene geçemiyorsun parasını ödeyemediğin için. Ben çekyatın dışında hiçbir eşyası olmayan meskenler gördüm. Bu türlü bir şey yok; onu da birileri vermiş. Daha önce varmış, birer birer satmışlar. Buzdolabını satıyor beşerler, daha da eskisini koymuşlar. Yamuk buzdolapları var. Bunu çarpıtmıyorum, götürürüm sizi yanımda iki gün kendinize gelemezsiniz. Bu türlü bir sistem bu.
ERDOĞAN’IN BAHÇELİ’NİN DEDİĞİ ÜZERE BİR VASFI YOK: Sayın Erdoğan’a Sayın Bahçeli’nin dediği yeni kurucu başkan çok yanlış bir şeydir. Şayet Sayın Erdoğan anayasa değiştiği için yeni kurucu başkansa o vakit anayasa değiştiren Cihan de kurucu başkandır. Bunları çok esefle karşıladığımı tabir etmek isterim İnkılap Tarihi hocası olarak. Atatürk ve arkadaşları bu ülkeyi kurmuşlardır ve o irade Türk milliyetçiliği iradesidir. Senelerce bunu konuştukça ben İnkılap Tarihi hocası olarak talebelerime bu türlü anlattım. Sayın Erdoğan’ın o denli bir vasfı yoktur.